GİRİŞ
Şanlıurfa, Türkiye
12 Şubat 2023
Sabaha karşı saat 03:45 civarında zırhlı siyah araç güçlükle ilerliyordu. Pahalı siyah araç, cehenneme dönmüş şehrin sokaklarından birinde durdu. Durduğu yerin tesadüfi olmadığı anlaşılıyordu.
“Burası mı?”
“Evet.”
Önünde durdukları taş, kum ve demir yığınından oluşan enkaz, bundan bir hafta öncesine kadar dört katlı sıradan bir apartmandı.
“Pekala, girelim.”
Kırklarında gösteren iri yarı kirli sakallı adam ile otuzlarındaki uzun sarı saçlı kadın araçtan sessizce indiler. El fenerlerini açarak binanın enkazını önce üstünkörü, sonra daha özenli bir şekilde incelediler. Aradıkları şeyi bulmaları uzun sürmedi.
“Yaşıyor mu?”
Sarışın kadın, sağ elindeki eldiveni hızlıca çıkararak, iki parmağıyla hayatta olup olmadığı ilk bakışta tam olarak anlaşılmayan iki ya da üç yaşlarındaki erkek çocuğunun boynuna bastırdı.
“Şimdilik evet.”
“Güzel, acele et…”
6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde, ilki saat 04.17’de, Richter ölçeğine göre 7.7 şiddetinde ve ikincisi 13.24’de, 7.6 şiddetinde olmak üzere iki deprem meydana gelmişti.
Depremler Gaziantep, Hatay, Osmaniye, Adıyaman, Şanlıurfa, Diyarbakır, Malatya ve Adana başta olmak üzere çevre illerde yoğun olarak hissedildi.
Olaydan birkaç gün sonra yapılan resmi açıklamalara göre, dört binin üzerinde artçı deprem gerçekleşmişti. Yine resmi açıklamalar, binlerce binanın tamamen yıkıldığını, on binlerce kişinin hayatını kaybettiğini, yüz binlerce kişinin ağır yaralandığını söylüyordu.
Bazı spekülasyonlara göre, açıklanan resmi rakamlar gerçeği yansıtmıyordu ve can kayıplarının sayısı gerçekte yüzbinleri buluyordu. Bazı komplo teorisyenleri, bu şiddette iki depremin birkaç saat arayla gerçekleşmesinin mümkün olmadığını ve işin içinde doğal olmayan birtakım unsurlar bulunduğunu bile iddia etmişti.
Öyle ya da böyle, Türkiye Cumhuriyeti’nde yüzyılın en büyük felaketlerinden biri yaşanmış, birkaç saat içinde sekiz il haritadan neredeyse silinip gitmişti.
Depremin ardından ortaya çıkan manzara yıkımın boyutunu acı bir şekilde gözler önüne serdi. Enkaz yığınına dönen mahalleler, doğanın merhametsiz gücüne tanıklık ediyordu.
Can kaybı devasa boyutlardaydı. Hayatta kalanların yüzlerinden yaşadıkları travmanın şiddeti okunuyordu.
Depremin ardından evlerinden olanlar, acı bir gerçekle yüzleşmek zorundaydı.
Artık yaşayacak bir yerleri yoktu.
Geçici barınaklar kuruldu. Acil servisler, devlet kurumları, ülkenin dört tarafından yardıma gelen gönüllüler olaya müdahale etti. Hızla acil durum tedavi merkezleri kuruldu, yaralı akınıyla başa çıkmaya çalışıldı.
Böyle bir atmosferde, şehre giren yabancı plakalı zırhlı araç ve araçtan inen siyah giysili iki kişinin kaçırdığı yaralı çocuklar kimsenin dikkatini çekmedi.
Baltimore Uluslararası Havaalanı,
Washington DC,
22 Haziran 2023
Dreamgates Pictures medya grubu patronu Ray Fisher, Eclipse 500 marka özel jetini son iki yıldır zaman zaman gezinti amacıyla kullanıyordu.
Fisher, Baltimore Havalimanı’nın kuzeydoğusunda kalan, “BAV” tarafından işletilen ve belirli kişilerin özel uçaklarına ayrılmış bölümde bekleyen özel jetini havalandırmak için, o gün her zamankinden daha fazla hevesliydi. Sabahın erken saatlerinde güneş, parlak ışıklarını pist boyunca saçmaya başladığında, Ray Fisher uçağına gururlu adımlarla yaklaşıyordu. Onun düşüncesine göre bu son teknoloji özel jet, modern havacılığın bir harikasıydı. Abartmıyordu. Uçağın sahibinin şirketinin logosuyla süslü akıcı gövdesi, Ray’a güç ve ihtişam duygusu veriyordu.
Altmışına merdiven dayamış zengin iş adamı, uçağına binerken önceki gece birlikte olduğu Megan Cole’un mükemmel vücudunu gözünde canlandırdı. Kendi kendine sırıttı.
Zengin medya patronu, televizyon ağlarının, radyo istasyonlarının, yayınevlerinin ve dijital platformların yönetimini kapsayan yoğun ve karmaşık bir iş yaşantısına sahipti. Profesyonel hayatı, rekabette üstte kalabilmek için sürekli olarak yüksek profilli yöneticilerle toplantılar yapmayı, iş ortaklıkları kurmayı, içerikleri tartışmayı, marka kimliklerini şekillendirmeyi gerektiriyordu. Sağladığı bazı ‘nimetler’ olmasa, böyle bir hayat tarzı insanı tüketirdi.
Megan Cole ile altı ay kadar önce her zamanki toplantılardan birinde tanışmış ve birlikte olmaya başlamışlardı.
Fisher, ilk eşi Bridget’i kanserden kaybedeli neredeyse sekiz yıl olmuştu. Şimdiki karısı Tabitha, Bridget henüz sağlıklı iken Ray’in yanında çalışmaya başlamış ve Bridget’in hastalığı ciddileştikten sonra zor günler geçiren Ray’e her konuda destek olmuştu. İlişkileri henüz Bridget hayatta iken profesyonel bir ilişkinin ötesine geçmeye başlamıştı. Bu durum, Bridget hayatını kaybettikten üç ay sonra ikilinin evlenmesiyle sonuçlanmıştı.
Ancak Ray, geçen sekiz yılın ardından bir zamanlar tanıdığı anlayışlı, fedakar kadın ile şimdiki Tabitha arasında hiçbir benzerlik göremiyordu.
Her fırsatta kendisini aşağılayan, sağda solda ‘kocası’ hakkında ileri geri konuşan, sürekli yalan söyleyen Tabitha hakkında, onunla evlenmeden önce Kyla’nın yaptığı uyarıları dinlemediği için şimdi çok pişmandı.
O zamanlar yirmi yaşında olan kızı Kyla, kadının derdinin para olduğunu söylediğinde Ray onu azarlamıştı.
Şimdi ise, Bridget’in ölümünden sonra içinde oluşan boşluğu doldurmak ve Tabitha’nın yerle bir ettiği egosunu onarmak için bir başka genç ve güzel kadının peşinden gidiyordu.
Ray Fisher, son teknoloji aviyonik sistemlerle donatılmış uçağına bindi. Lüks iç mekana adım attığında ihtişamlı döşemeleri hayranlıkla izledi. Kokpite geçti, heyecanla pilot koltuğuna yerleşti. Son kontrol turundan ve hava trafik kontrolünden gelen onaylardan sonra Ray, Eclipse 500’ü pist üzerine yönlendirdi. Motorlar canlandı, uçak pist boyunca önce yavaşça sonra hızlanarak hareket etti ve tekerlerin yerle bağlantısı zarif bir şekilde kesildi.
Uçuşa başladıktan yirmi dakika kadar sonra Ray bir şeylerin ters gittiğini fark etti. Önce teknik bir sorun yaşadığını düşündü. Ancak problemin uçaktan, hava koşullarından veya herhangi bir dış unsurdan kaynaklanmadığını anlaması sadece birkaç saniyesini aldı.
Bir tür sağlık sorunu yaşıyor gibiydi. Ama adını koyamıyordu. Bu, daha önce deneyimlediği hiçbir şeye benzemiyordu.
Önce omurgasında kuyruk sokumundan yukarı doğru tırmanan açıklanamaz bir duygu hissetti. Ardından yoğun ve durdurulamaz bir sıcaklık tüm vücuduna yayıldı. Tombul ellerini göğsüne götürdü, gömleğinin düğmelerini açmaya çalıştı. Gözleri endişeyle parlıyordu. İçgüdüsel olarak etrafta su aradı. Bulamadı. Aynı anda koluna bakarak cildinin kızıla döndüğünü, şişen damarlarının cilt yüzeyinin hemen altında ateşten nehirler gibi akmaya başladığını dehşet içinde fark etti. Solukları umutsuzca hızlandı.
Kokpit inanılmaz derecede sıcak hale gelmişti.
Ardından olan oldu. Ray Fisher, etrafta kibrit gibi bir araç veya benzin benzeri bir yanıcı madde olmaksızın çığlıklar atarak yanmaya başladı. Yalnızca birkaç dakika sonra zengin iş adamından geriye bir avuç külden başka bir şey kalmamıştı.
BÖLÜM 1
Mesleğiyle tezat teşkil edecek kadar yakışıklı bir adam olan Dr. Aldric Köhler, öğle molasında hızlıca bir şeyler atıştırdıktan sonra, işinin başına dönmek üzere geniş cam koridorda yürüyordu.
Köhler’in birkaç yıl önce hayatını kaybeden babası Prof. Heinrich Köhler, Asklepios & Company’nin kurucu ortaklarından ve önemli bilim insanlarından biriydi. Asklepios & Company, Köhler’in babasının ve onun arkadaşlarının vizyonu ve cesareti sayesinde, 2. Dünya Savaşı sonrasından itibaren tıp endüstrisi dünyasının gerilimi giderek yükselen rekabetçi ortamında ayakta kalmayı başarmakla kalmamış, dünya genelinde tanınan bir tekel olma yönünde kararlı adımlarla ilerliyordu ve tıbbi inovasyonun eşsiz şampiyonu, zafer üstüne zafer kazanıyordu.
Asklepios & Company’nin amacı, sağlığını kaybeden insanların onu geri kazanmasının çok ötesine geçip, insan sağlığının temel standartlarını yeniden tanımlamak ve şekillendirmekti.
Asklepios & Company’nin Washington’daki merkez binası, şirketin vizyonu kadar büyük ve göz alıcıydı. Biyo-teknoloji şirketinin binasının dış mekanı modern ve şık bir tasarıma sahipti. Dış cephe, çevre peyzajını yansıtan cam bir yüzeyle kaplıydı ve doğal ışığın lobiyi aydınlatmasına olanak sağlıyordu. Giriş kısmı, yenilikçiliği vurgulayan cesur bir logoyla vurgulanmıştı.
İçeri adım atıldığında, iç mekan işlevselliğin ve estetiğin dengeli bir bileşimini gözler önüne seriyordu. Ziyaretçileri cilalanmış kaliteli mermer zemin ve canlı yeşil duvarlarla karşılayan lobi, şirketin doğaya ve biyolojiye odaklandığını anlatıyordu.
Dr. Köhler, iyi aydınlatılmış geniş koridorlardan geçerek merdivenleri her zamanki gibi tempolu adımlarla yürüyerek çıktı, üçüncü kattaki odasına yöneldi. Aynı anda cep telefonunun çaldığını fark etti. Arayan oydu.
“Selam, haberleri duydun mu?”
“Hangi haberleri?”
“Ray’in uçağı düştü.”
“Bugün mü? Nasıl olmuş?”
“Bu sabah erken saatte. Yalnız başına havalanmış. Kalkıştan kısa süre sonra olduğu tahmin ediliyor.”
“Peki kaza nedeni…”
“Evet, beklediğimiz gibi.”
Kısa bir sessizlik oldu. Köhler, aldığı habere tam olarak nasıl tepki vereceğini bilemiyor gibiydi.
“Pekala, sana en kısa zamanda döneceğim. Görüşürüz.”
Telefonu kapattı. Derin bir nefes aldı. Yüz ifadesinden neler hissettiğini anlamak mümkün değildi. Odasına girdi. Elinden geldiğince işlerine yoğunlaşmaya çalıştı.
BÖLÜM 2
Ray Fisher’in görkemli malikasinin dış cephesi, geniş bir arazinin üzerinde yükseliyordu. Giriş kapısının her iki yanında yükselen mermer sütunlar göz alıcıydı. Malikane üç katlıydı. Geniş bahçe, zengin çeşitliliğe sahip egzotik bitkilerle doluydu. Bahçedeki büyükçe yüzme havuzunun etrafı çimenlerle kaplıydı.
Fisher’in cenaze töreni, adamın vasiyeti doğrultusunda, malikanesinin bahçesinde düzenleniyordu. Bahçeye merasim için kurulan geniş beyaz çadırın üzeri çiçeklerle süslenmişti. Geniş bahçedeki yürüyüş yolu boyunca mumlar yerleştirilmişti.
Katılımcı sayısı, ihtişamlı mekanın hakkını verecek kadar büyük değildi. Ray Fisher’in siyah elbiseler içindeki ailesi, birkaç eski yakın dostu ve iş dünyasının on kadar tanınmış ismi ile bir rahip oradaydı. Megan Cole ve Aldric Köhler de katılımcılar arasındaydı.
Rahip konuşmasına başladı.
“Değerli dostlar, bugün burada sevgili kardeşimiz Ray Fisher’ı son yolculuğuna uğurlamak üzere toplandık. Onun bu beklenmedik ve açıklanamaz ölümü hepimizi derinden yaraladı ve şaşkına çevirdi. Ancak bugün burada olmamızın asıl nedeni, ölümü değil, dolu dolu yaşanmış değerli bir hayatı anmaktır. Sevgili Ray, başarıları ve üretkenliğiyle tanınmış bir kardeşimizdi. Ancak bugün burada, onu sadece iş hayatındaki başarıları ile değil, iyi bir aile babası ve koca yürekli, cömert bir insan olarak anacağız.
Huzur içinde yatsın, anısı kalbimizde yaşasın. Tanrı’nın sevgi ve merhameti onunla olsun. Sizlere baktığımda, Ray’in ne kadar şanslı olduğunu görüyorum. Hayatını kendisi gibi güzel insanlarla birlikte geçirmiş. Hepinize teşekkür ederim…”
Aniden herkesin şaşkın bakışları altında, Tabitha Fisher kendini kaybetmiş bir halde Megan Cole’e bir tokat attı ve bağırmaya başladı.
“Pis şırfıntı! Hepsi senin yüzünden! Kocam senin yüzünden öldü! Lanet olsun sana!”
Megan Cole şaşkınlığını çabuk yenerek tokata tokatla karşılık verdi ve,
“Kendine gel yoksa ben getiririm pis alkolik! Senin Ray ile ne için evlendiğini herkes biliyor!” diye haykırdı.
“Hanımlar, lütfen ama!”
Rahip ve konuklardan birkaçı araya girdi ve olay büyümeden iki kadını ayırdılar. O sırada törene katılmış olan iki basın mensubu da olanları kayıt altına almakla meşguldü.
Yorum bırakın